27 Mart 2009 Cuma

Suda hangi yanımız kalır?

“Melek gece yarısı kapımızı çaldı. Her zamanki gibi ben yöneldim kapıya. Saatin “Sıfır Üç” depremlerinden kalan bir hatıra taşıdığını bilemezdim.

Şehre son bir kez bakmamı istedi benden.

-“Aileni al yanına” dedi.

Sana yöneldim. Yani el değmemiş yıldızları senin için topladığım gün sana yöneldiğim gibi.

-“Yıldızları bırak onları biz son bir kez daha toplayacağız. Sen aileni al yanına” dedi.

Çocuğumuza yöneldim. El değmemiş çiçekleri topladığımız kır gezisinde onunla oynamak için ona yöneldiğim gün gibi.

-“Dağ çiçeklerini bırak. Biz dağın kendisini toplayacağız. Sen aileni al yanına” dedi.

Aynada yüzüme son bir kez daha bakmamı istedi benden.

-“Yüzleş ailenle” dedi.

Sahil boyu sürüp giden tartışmalarda yüzleştiğimiz gün gibi yöneldim sana.

-“Sahili bırak. Denizi son kez çekeceğiz kıyıdan. Sen ailenle yüzleş” dedi.

Bir hastane bahçesinde gözlerim gökyüzünde nemli hıçkırıklara karışmış dualarda çocuğumla yüzleştiğim gün gibi yöneldim çocuğuma.

-“Göğü bırak. Maviliğini alacağız bugün ondan. Sen ailenle yüzleş” dedi.

Ağlamaya başladım. Çünkü Şehir gözlerimden çekiliyordu. Dağ devriliyordu bir çocuk oyuncağının üstüne. Deniz çekildikçe kıyıdan uçurumlara yuvarlanıyordu elma şekerleri. Yıldızlar toplayamayacağım kadar çok tutamayacağım kadar hızla koynuma düşüyordu.

-Bırak ağlamayı. Biz son kez gözyaşlarını toplayacağız bugün. Sen aileni al yanına” dedi.

Ağlamalarıma yağmurlar karıştı. Yağmurlara her canlıdan bir çift.

- “Ailemi kurtarma sözü verdin, Rabbim. Oğlum suda boğuluyor” diyen bir elçinin sözleri karıştı rüyalarıma.

-“O senin ailenden değil!...O senin ailenden değil!...

Suda olduğumu fark ettim.

-Bugün bizim günümüzdür. Sen aileni yanına al” dedi melek.”

Uyandığımda sen yoktun yanımda. Yoktu çocuğumuz odasında.

Yalnızdım.

Ailem gelip geçti dedim içimden

-"Öyle birgünden kork ki, o gün kurtulmak için;aileni fidye olarak vermek isteyeceksin."

Gaiplerden bir ses geldi.

Sordum: "Suda hangi yanımız kalır."

Melek gelse bir gece yarısı saat sıfır üçte.

“Aileni al yanına. Son kez bak bu şehre” dese.

Yönelsek bir birimize. İçimize.

“O senin ailenden değil” diye izin vermese birbirimize.

Sürüp giden (mutlu) evliliğimize düşen gölge, mahşerde arayacağımız gölge olmasın diye; “neleri unuttuk, neleri yitirdik” diye sorsak birbirimize. Önce... İçimize.

Suda hangi yanımız kalır?

...Yeryüzünde cennet arayan, nazar boncuklu mutluluklarım risksiz ölümler isterken suda kaldı." kaldı diye not düşsek besmeleye; suda hangi yanımız kalır.

Sordum kendime su yumuşaklığında. Yüzüm daldıkça suya, güzellikleri yitirdiğimi fark ettim. Yağmur yağınca, bilgeliğin yüceliğine sığınarak kurtulurum sandım. Konuşmak, yazmak, anlatmak, birazda yaşamak, yeter sandım.

Gülüşleri ağlamalara tercih ettigim bayram günlerinde şehrin gömleğimi önünden yırtmasını hayra yordum. Bilemezdim “her kuyuya düşen çocuk, Yusuf degildir. Yusuf yüzlü erkek olmak yeter sandım. Avuç içini kanatsa da kadınların yüzü..." Suda kaldım.

Gün oldu. Yorgunluğu eğlenmeye tercih ettiğim ve yumuşaklığından çok şeffaflığına sığındığım ipek gömleğimin arkasından yırtılmasını hayra yordum. Bilemezdim her davet eden Züleyha değildir. Her sürgü çekiş, yeter sandım.

Bir de babasız çocuk sahibi olmaktan utanan kadınların, bir erkekle kurtuluş gemisine binip mutluluğa yol aldıklarını sandım. Bilemezdim gemideki tek günahkar benim. Bilemezdim, babasız çocuk kadının adını taşımakla, çocuğu taşımak aynı şey değildir. Anneliğim suda kaldı.

Hayatımızdan arta kalanını meleklere ayırmak, bedeli ağır olmayan kulluklara sığınan dualarımızın kabulü için sadaka vermek, günah işlememek, ilmihallerdeki ibadetler, yeter sandım.

Suda kalacağımı bilemezdim. Yaptıklarım yeter, artar sandım.

Amel defterlerime sürüp giden evliliğimin “ergenlik” diye; sürüp giden inançlarımın “ideoloji” diye; sürüp giden kahramanlıklarımın “ego” diye; sürüp giden dualarımın “korku” diye kaydedileceğini bilemezdim. Suya düşen amel defterimi dostlarım alır sandım. Yanıldım.

Suda olduğunu üşüyünce fark edersin! Yani “sıcaklık” çekildiğinde!

Suda hangi yanımız kalır diye soramadan, melek kapımızı çalarsa eğer; ezberden İslam hakkında konuşmak yeter sandım.

Gözbebeklerimde sudan kalpler taşımak "affedilmek" için yeter sandım.

Cevaplayamadım:

Bir gece sıfır üçte kapımızı çalarsa melek ve "aileni" yanına al derse; suda hangi yanımız kalır?!...

S.H

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder